Bursa Barosu, Çocuk Hakları Günü için basın açıklaması yaptı
Bursa Barosu, Çocuk Hakları Günü için basın açıklaması yaptı
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından, Dünya Çocuk Hakları Günü'nde basın açıklaması düzenlendi.
Haber Giriş Tarihi: 20.11.2023 11:47
Haber Güncellenme Tarihi: 20.11.2023 11:47
Kaynak: Bursada Bugün
SİMLANUR İNCE - HÜSEYİN İZCİ / BURSADA BUGÜN
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde, Uluyol Adliyesi Bursa Barosu Başkanlık Makamında basın açıklaması gerçekleştirildi.
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Ezgi Bilgin'in konuşmasından satır başları şöyle;
Çocuğun, küçültülmüş bir yetişkin modeli değil, kendine özgü zekâ ve kişilik özellikleriyle donanmış bağımsız bir birey (Yavuzer, 1994, 26) olduğunu anımsayarak, Dünya Çocuk Hakları Günü'nün önemini, çocukların temel hakları ve uğradıkları hak ihlalleri bağlamında kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenerek 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ; çocukların haklarına dair bugüne dek hazırlanmış olan en kapsamlı belge ve bu haklara uluslararası yasa gücünü kazandıran ilk metindir. Bu sözleşme; nerede doğduklarına, kim olduklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlamakta ve koruma altına almaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri, 1982 Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca bir kanun gibi bağlayıcıdır ve iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamamaktadır. Bugün kutlama adı altında gündeme getirilen Dünya Çocuk Hakları Günü'nün temelini oluşturan Çocuk Hakları Sözleşmesinin 27. Maddesi şöyle düzenlenmiştir; "Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler." Ne üzücü ki sözleşmenin üzerinden geçen 34 yılın ardından bugün, tüm çocukların hak ettikleri hayat şartlarında, adil ve barış dolu bir dünyada yaşadığını söyleyemiyor, mücadele etmemiz gereken konulara değinme sorumluluğuyla artan hak ihlallerinden bahsetmek durumunda kalıyoruz. Edindiğimiz son resmi verilere göre Türkiye nüfusunun %26,5'ini çocuklar oluşturuyor ve ne yazık ki çocukların büyük bir çoğunluğu haklarının ihlal edildiği bir ortamda büyümek zorunda kalıyor. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programının verilerine göre; Türkiye nüfusunun 82,3 milyon olduğu dönemde 14,8 milyon kişinin yeterli gıda tüketemediği, 5 yaş altı çocukların yüzde 1,7'sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6'sının ise kronik yetersiz beslenme yaşadığı belirtilmiştir. Gelinen noktada yoksulluk ve ekonomik krizle doğrudan bağlantılı olarak, çocukların yaşam koşullarının da zorlaştığını ve henüz resmi rakamlar paylaşılmamışsa da bu sayının ne yazık ki arttığını görebiliyoruz. Bugün Türkiye'de 2 milyondan fazla çocuğun okula aç gitmek, gün içerisinde kantinden bir yiyecek dahi alamayacak durumda kaldığını biliyoruz.
"SAVAŞ VE ÇATIŞMALAR EN ÇOK ÇOCUK YAŞAMINA ETKİ EDİYOR"
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre kuruluş bakımı altında çocuk sayısı ise 12.667, SED desteği ile aile yanında desteklenen çocuk sayısı 126.508, koruyucu aile bakımı sağlanan çocuk sayısı 7.864'dir. Bu rakamların ülkemizde yaşanan 6 Şubat Deprem felaketi ile ciddi oranda arttığını söylemek de mümkün. Çocukların bakım ve koruma altına alınma nedenlerindeki ilk sırayı da %69,5 ile yine ekonomik ve sosyal yoksunluk alıyor. Derinleşen ekonomik kriz ve yoksulluk, yanlış politikalar, pahalılık, ırkçılık, ayrımcılık, kadına yönelik şiddet, cezasızlıklar, savaş ve çatışmalar en fazla çocukların yaşamına etki ediyor ve bu durumlar çocukların yaşamından, haklarından mahrum kalmalarına yol açıyor. Yoksulluğun arttığı bu ortamda, çocukların ihmal ve istismara, hak ihlallerine uğrama oranları da ne yazık ki artıyor. Aynı gerekçeler kapsamında, eğitim hayatlarına devam edemeyip çalışmak yani işçileştirilmek zorunda bırakılan çocukların sayısı da ne yazık ki gün geçtikçe artıyor. Eğitimden yoksun kalan çocuğun gelecekteki iş imkanları kısıtlanıyor. Çalışırken aile koruması olmadığı için çocuk istismara açık halde ve madde kullanımı, suça yönelme gibi tehlikelerle yüzleşmesi muhtemel durumlarda kalabiliyor. Çocuklara yönelik ihmal ve istismar vakalarındaki artış da endişe verici görüyoruz. Cinsel istismara uğrayan çocukların sayılarını ne yazık ki yüz binlerle ifade etmek zorunda kalıyoruz. Çocuk yaşta evliliklerin, küçük yaşta yapılan doğumların sayısı katlanarak artıyor. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması raporuna göre Cinsel istismarın başka bir görünümü diyebileceğimiz, çocuk yaşta evliliklerde ülkemizde, resmi olarak kayıtlara geçen evliliklerin %2,5'i 16-17 yaş grubunda olduğu, bu yaş grubunda evlenenlerin %90'ı kız çocuk, 'u ise erkek çocuk olduğu belirtilmiştir. Türkiye'de çocuk yaşta evliliğin hala ciddi bir sorun olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Yasal gerekçeler çocukların evliliğin öznesi olmalarının önünü açacak şekilde değil, çocukları ait olmadıkları bu sıfatlardan kurtaracak şekilde düzenlenmelidir. Çocuk evliliklerine yasal kılıflar uydurulmamalıdır.
"ÇOCUKLAR 13 YAŞTAN SONRA ARTAN BİR ŞEKİLDE EĞİTİM DIŞINA ÇIKMAK ZORUNDA BIRAKILIYOR"
Çocukların eğitim durumuna baktığımızda; 6-17 yaş dönemini kapsayan zorunlu eğitim çağında okullulaşma oranları hala 0'e ulaşabilmiş değildir. Kaygı verici şekilde çocuklar 13 yaştan sonra artan bir şekilde eğitim dışına çıkmak zorunda bırakılıyorlar. 14 yaşındaki çocukların %3,6'sı; 17 yaşındaki çocukların ise ,5'i okula kayıtlı değil. Okul terki, kademelerden bağımsız bir şekilde eğitim dışına çıkmayla ilgili olup ortaöğretim kademesinde yoğunlaşıyor. Çocukların 15 yaşında net okullulaşma oranları %92,3'ken, 16 yaşında bu oran %88,5'e düşmektedir. 15 yaşın yasal olarak çalışmaya başlama yaşı olması bu yaş grubunda görülen düşüşün en önemli nedenlerinden biridir. Bu kapsamda ele alınması gereken çocuk işçiliği geçmişten günümüze toplumun en temel sorunlarından biri. Artan yoksulluk, ucuz işçi gücü, göç gibi nedenler ile günümüzde çocuk işçiliği sorunu her geçen gün sayısını arttırarak devam etmektedir. Çocuk işçiliğinin mevsimlik tarım işçisi, çoban ya da sokakta mendil ve benzeri ürünler satan çocuklar için 4 ile 8 yaş arasında başladığını, mevsimlik tarım işçisi çocuklarda ve sokakta çalışan çocuklarda 8 yaşından itibaren ciddi bir artış olduğunu görüyoruz. 10-12 yaşlarında tekstil ve metalde çalışan çocuklar, 13-14 yaşlarından itibaren tarım, inşaat, sanayi ve hizmet sektöründe çalışan ve sayıları her geçen gün daha da artan çocuk işçiler bulunuyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin verilerine göre; 2022 yılında meydana gelen iş cinayetleri sonucunda 14 yaş ve altında 27 çocuk işçi, 15-17 yaş arasında 37 çocuk/genç işçi, olmak üzere 64 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2022 yılında meydana gelen iş cinayetlerinin % 4 'ünü çocuklar oluşturuyor. Ölümlerin merkezinde her yıl olduğu gibi tarım yer alırken MESEM projeleriyle gündeme gelen stajyer/çırak ölümlerinde de artış gözüküyor. Çocukların yerinin, işyerleri değil; okullar, oyun alanları, kütüphaneler ve gelişimine katkı sağlayan yerler olduğunu biliyoruz. Çocukların işçileştirilmesinin önüne geçmek, onların eğitim hayatlarına dönmesini sağlamak için, çocukların haklarını gözeten her türlü kanun, mevzuat ve sözleşmeleri uygulamak, çocukların hak ettikleri çocuklukları yaşamalarının sağlanması için mücadele etmek zorunda olduğumuzu, devletlerin ekonomik politikalarının da çocuğa duyarlı, onun üstün yararını gözeten, çocuklara düşen bütçe payının artırıldığı şekilde düzenlenmesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Engelli çocukların da haklarına erişim noktasında ne yazık ki eşit imkan ve muamelelerde olduğunu söyleyemiyoruz. Çocukların herhangi bir ideolojinin, savaşın ve çatışmaların tarafı olamayacağını, olmaması gerektiğini söyledikçe çocuklar bu kavgalar ortasında çocukluklarını, yaşamlarını yitiriyor; sakat kalıyor, ruhsal olarak etkileniyorlar. Ülkemizde ortalama her yıl bir çocuk zırhlı aracın ezmesi sonucu yaşamını yitiriyor.
UNICEF'ten edindiğimiz bilgiye göre; işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistin nüfusunun çoğunluğunu çocuklar ve gençler oluşturuyor. Onlarca yıldır devam eden çatışmalar özellikle de eşitsizlik ve ayrımcılıktan en çok etkilenen çocukların savunmasızlığını büyük ölçüde artırıyor. İşgal altındaki bölgede çocuk haklarının sağlanmasına yönelik bir miktar ilerleme kaydedilmesine rağmen, 2,31 milyon çocuk işgalin ve Filistin içi bölünmenin etkisiyle acı çekmeye devam ediyor. Engelli çocuklar, hizmetlere erişimde karşılaştıkları engeller nedeniyle sıklıkla ek zorluklarla karşı karşıya kalıyor ve sıklıkla damgalanıyor ve ayrımcılığa maruz kalıyor. Gazze'de son olaylar sırasında 4.600'den fazla çocuğun öldürüldüğü, yaklaşık 9.000'inin de yaralandığı bildiriliyor. 700.000'i çocuk olmak üzere 1,5 milyondan fazla yerinden edilmiş insan şu anda temiz suya erişim mücadelesi veriyor ve korkunç sağlık koşullarında yaşıyor. Su kaynaklı ve diğer hastalıkların ortaya çıkma riski gün geçtikçe artıyor ve özellikle de çocukları tehdit ediyor. Çocukların uğradığı tüm bu temel hak ihlalleri düşünüldüğünde, çocukların katılım ve ifade özgürlüğü haklarından ne yazık ki sonraki sıralarda bahsedebiliyoruz. Çocukların, yaşamın toplumsal özneleri olduğunun kabulüyle çocuk haklarının tamamının çekincesiz şekilde hayata geçirilmesi, korunup geliştirilmesi ve çocukların acil, yaşamsal ihtiyaçlarının derhal hayata geçirilmesi için mücadele etmek gerektiğini biliyor ve bunun için emek veriyoruz. Dünya Çocuk Hakları Günü'nün; çocukların işçileştirilmediği, istismara uğramadığı, açlık ve yoksulluktan, savaş bombalarından ölmediği, tüm haklardan tüm çocukların eşit yararlandığı ve tüm çocuklarla birlikte; eşit, özgür, demokratik, barış içinde kutlanabildiği günleri görmek dileğiyle tüm dünya çocuklarını selamlıyor, Dünya Çocuk Hakları Günü'nün önemini sizlerle paylaşıyoruz.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursa Barosu, Çocuk Hakları Günü için basın açıklaması yaptı
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından, Dünya Çocuk Hakları Günü'nde basın açıklaması düzenlendi.
SİMLANUR İNCE - HÜSEYİN İZCİ / BURSADA BUGÜN
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde, Uluyol Adliyesi Bursa Barosu Başkanlık Makamında basın açıklaması gerçekleştirildi.
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Ezgi Bilgin'in konuşmasından satır başları şöyle;
Çocuğun, küçültülmüş bir yetişkin modeli değil, kendine özgü zekâ ve kişilik özellikleriyle donanmış bağımsız bir birey (Yavuzer, 1994, 26) olduğunu anımsayarak, Dünya Çocuk Hakları Günü'nün önemini, çocukların temel hakları ve uğradıkları hak ihlalleri bağlamında kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenerek 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ; çocukların haklarına dair bugüne dek hazırlanmış olan en kapsamlı belge ve bu haklara uluslararası yasa gücünü kazandıran ilk metindir. Bu sözleşme; nerede doğduklarına, kim olduklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlamakta ve koruma altına almaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri, 1982 Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca bir kanun gibi bağlayıcıdır ve iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamamaktadır. Bugün kutlama adı altında gündeme getirilen Dünya Çocuk Hakları Günü'nün temelini oluşturan Çocuk Hakları Sözleşmesinin 27. Maddesi şöyle düzenlenmiştir; "Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler." Ne üzücü ki sözleşmenin üzerinden geçen 34 yılın ardından bugün, tüm çocukların hak ettikleri hayat şartlarında, adil ve barış dolu bir dünyada yaşadığını söyleyemiyor, mücadele etmemiz gereken konulara değinme sorumluluğuyla artan hak ihlallerinden bahsetmek durumunda kalıyoruz. Edindiğimiz son resmi verilere göre Türkiye nüfusunun %26,5'ini çocuklar oluşturuyor ve ne yazık ki çocukların büyük bir çoğunluğu haklarının ihlal edildiği bir ortamda büyümek zorunda kalıyor. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programının verilerine göre; Türkiye nüfusunun 82,3 milyon olduğu dönemde 14,8 milyon kişinin yeterli gıda tüketemediği, 5 yaş altı çocukların yüzde 1,7'sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6'sının ise kronik yetersiz beslenme yaşadığı belirtilmiştir. Gelinen noktada yoksulluk ve ekonomik krizle doğrudan bağlantılı olarak, çocukların yaşam koşullarının da zorlaştığını ve henüz resmi rakamlar paylaşılmamışsa da bu sayının ne yazık ki arttığını görebiliyoruz. Bugün Türkiye'de 2 milyondan fazla çocuğun okula aç gitmek, gün içerisinde kantinden bir yiyecek dahi alamayacak durumda kaldığını biliyoruz.
"SAVAŞ VE ÇATIŞMALAR EN ÇOK ÇOCUK YAŞAMINA ETKİ EDİYOR"
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre kuruluş bakımı altında çocuk sayısı ise 12.667, SED desteği ile aile yanında desteklenen çocuk sayısı 126.508, koruyucu aile bakımı sağlanan çocuk sayısı 7.864'dir. Bu rakamların ülkemizde yaşanan 6 Şubat Deprem felaketi ile ciddi oranda arttığını söylemek de mümkün. Çocukların bakım ve koruma altına alınma nedenlerindeki ilk sırayı da %69,5 ile yine ekonomik ve sosyal yoksunluk alıyor. Derinleşen ekonomik kriz ve yoksulluk, yanlış politikalar, pahalılık, ırkçılık, ayrımcılık, kadına yönelik şiddet, cezasızlıklar, savaş ve çatışmalar en fazla çocukların yaşamına etki ediyor ve bu durumlar çocukların yaşamından, haklarından mahrum kalmalarına yol açıyor. Yoksulluğun arttığı bu ortamda, çocukların ihmal ve istismara, hak ihlallerine uğrama oranları da ne yazık ki artıyor. Aynı gerekçeler kapsamında, eğitim hayatlarına devam edemeyip çalışmak yani işçileştirilmek zorunda bırakılan çocukların sayısı da ne yazık ki gün geçtikçe artıyor. Eğitimden yoksun kalan çocuğun gelecekteki iş imkanları kısıtlanıyor. Çalışırken aile koruması olmadığı için çocuk istismara açık halde ve madde kullanımı, suça yönelme gibi tehlikelerle yüzleşmesi muhtemel durumlarda kalabiliyor. Çocuklara yönelik ihmal ve istismar vakalarındaki artış da endişe verici görüyoruz. Cinsel istismara uğrayan çocukların sayılarını ne yazık ki yüz binlerle ifade etmek zorunda kalıyoruz. Çocuk yaşta evliliklerin, küçük yaşta yapılan doğumların sayısı katlanarak artıyor. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması raporuna göre Cinsel istismarın başka bir görünümü diyebileceğimiz, çocuk yaşta evliliklerde ülkemizde, resmi olarak kayıtlara geçen evliliklerin %2,5'i 16-17 yaş grubunda olduğu, bu yaş grubunda evlenenlerin %90'ı kız çocuk, 'u ise erkek çocuk olduğu belirtilmiştir. Türkiye'de çocuk yaşta evliliğin hala ciddi bir sorun olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Yasal gerekçeler çocukların evliliğin öznesi olmalarının önünü açacak şekilde değil, çocukları ait olmadıkları bu sıfatlardan kurtaracak şekilde düzenlenmelidir. Çocuk evliliklerine yasal kılıflar uydurulmamalıdır.
"ÇOCUKLAR 13 YAŞTAN SONRA ARTAN BİR ŞEKİLDE EĞİTİM DIŞINA ÇIKMAK ZORUNDA BIRAKILIYOR"
Çocukların eğitim durumuna baktığımızda; 6-17 yaş dönemini kapsayan zorunlu eğitim çağında okullulaşma oranları hala 0'e ulaşabilmiş değildir. Kaygı verici şekilde çocuklar 13 yaştan sonra artan bir şekilde eğitim dışına çıkmak zorunda bırakılıyorlar. 14 yaşındaki çocukların %3,6'sı; 17 yaşındaki çocukların ise ,5'i okula kayıtlı değil. Okul terki, kademelerden bağımsız bir şekilde eğitim dışına çıkmayla ilgili olup ortaöğretim kademesinde yoğunlaşıyor. Çocukların 15 yaşında net okullulaşma oranları %92,3'ken, 16 yaşında bu oran %88,5'e düşmektedir. 15 yaşın yasal olarak çalışmaya başlama yaşı olması bu yaş grubunda görülen düşüşün en önemli nedenlerinden biridir. Bu kapsamda ele alınması gereken çocuk işçiliği geçmişten günümüze toplumun en temel sorunlarından biri. Artan yoksulluk, ucuz işçi gücü, göç gibi nedenler ile günümüzde çocuk işçiliği sorunu her geçen gün sayısını arttırarak devam etmektedir. Çocuk işçiliğinin mevsimlik tarım işçisi, çoban ya da sokakta mendil ve benzeri ürünler satan çocuklar için 4 ile 8 yaş arasında başladığını, mevsimlik tarım işçisi çocuklarda ve sokakta çalışan çocuklarda 8 yaşından itibaren ciddi bir artış olduğunu görüyoruz. 10-12 yaşlarında tekstil ve metalde çalışan çocuklar, 13-14 yaşlarından itibaren tarım, inşaat, sanayi ve hizmet sektöründe çalışan ve sayıları her geçen gün daha da artan çocuk işçiler bulunuyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin verilerine göre; 2022 yılında meydana gelen iş cinayetleri sonucunda 14 yaş ve altında 27 çocuk işçi, 15-17 yaş arasında 37 çocuk/genç işçi, olmak üzere 64 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2022 yılında meydana gelen iş cinayetlerinin % 4 'ünü çocuklar oluşturuyor. Ölümlerin merkezinde her yıl olduğu gibi tarım yer alırken MESEM projeleriyle gündeme gelen stajyer/çırak ölümlerinde de artış gözüküyor. Çocukların yerinin, işyerleri değil; okullar, oyun alanları, kütüphaneler ve gelişimine katkı sağlayan yerler olduğunu biliyoruz. Çocukların işçileştirilmesinin önüne geçmek, onların eğitim hayatlarına dönmesini sağlamak için, çocukların haklarını gözeten her türlü kanun, mevzuat ve sözleşmeleri uygulamak, çocukların hak ettikleri çocuklukları yaşamalarının sağlanması için mücadele etmek zorunda olduğumuzu, devletlerin ekonomik politikalarının da çocuğa duyarlı, onun üstün yararını gözeten, çocuklara düşen bütçe payının artırıldığı şekilde düzenlenmesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Engelli çocukların da haklarına erişim noktasında ne yazık ki eşit imkan ve muamelelerde olduğunu söyleyemiyoruz. Çocukların herhangi bir ideolojinin, savaşın ve çatışmaların tarafı olamayacağını, olmaması gerektiğini söyledikçe çocuklar bu kavgalar ortasında çocukluklarını, yaşamlarını yitiriyor; sakat kalıyor, ruhsal olarak etkileniyorlar. Ülkemizde ortalama her yıl bir çocuk zırhlı aracın ezmesi sonucu yaşamını yitiriyor.
"ENGELLİ ÇOCUKLAR HİZMETLERE ERİŞİMDE KARŞILAŞTIKLARI ENGELLER NEDENİYLE ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYA KALIYOR"
UNICEF'ten edindiğimiz bilgiye göre; işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistin nüfusunun çoğunluğunu çocuklar ve gençler oluşturuyor. Onlarca yıldır devam eden çatışmalar özellikle de eşitsizlik ve ayrımcılıktan en çok etkilenen çocukların savunmasızlığını büyük ölçüde artırıyor. İşgal altındaki bölgede çocuk haklarının sağlanmasına yönelik bir miktar ilerleme kaydedilmesine rağmen, 2,31 milyon çocuk işgalin ve Filistin içi bölünmenin etkisiyle acı çekmeye devam ediyor. Engelli çocuklar, hizmetlere erişimde karşılaştıkları engeller nedeniyle sıklıkla ek zorluklarla karşı karşıya kalıyor ve sıklıkla damgalanıyor ve ayrımcılığa maruz kalıyor. Gazze'de son olaylar sırasında 4.600'den fazla çocuğun öldürüldüğü, yaklaşık 9.000'inin de yaralandığı bildiriliyor. 700.000'i çocuk olmak üzere 1,5 milyondan fazla yerinden edilmiş insan şu anda temiz suya erişim mücadelesi veriyor ve korkunç sağlık koşullarında yaşıyor. Su kaynaklı ve diğer hastalıkların ortaya çıkma riski gün geçtikçe artıyor ve özellikle de çocukları tehdit ediyor. Çocukların uğradığı tüm bu temel hak ihlalleri düşünüldüğünde, çocukların katılım ve ifade özgürlüğü haklarından ne yazık ki sonraki sıralarda bahsedebiliyoruz. Çocukların, yaşamın toplumsal özneleri olduğunun kabulüyle çocuk haklarının tamamının çekincesiz şekilde hayata geçirilmesi, korunup geliştirilmesi ve çocukların acil, yaşamsal ihtiyaçlarının derhal hayata geçirilmesi için mücadele etmek gerektiğini biliyor ve bunun için emek veriyoruz. Dünya Çocuk Hakları Günü'nün; çocukların işçileştirilmediği, istismara uğramadığı, açlık ve yoksulluktan, savaş bombalarından ölmediği, tüm haklardan tüm çocukların eşit yararlandığı ve tüm çocuklarla birlikte; eşit, özgür, demokratik, barış içinde kutlanabildiği günleri görmek dileğiyle tüm dünya çocuklarını selamlıyor, Dünya Çocuk Hakları Günü'nün önemini sizlerle paylaşıyoruz.
Kaynak: Bursada Bugün
Tayfur Bingöl kırmızı kart gördü, VAR iptal etti
Real Madrid, Real Betis karşısında iki puan bıraktı
Karşıyaka, Galatasaray'ı 22 sayı farkla yendi
Üsküdar'da inşaat yolu çökertti, kavga çıktı
Ali Yerlikaya: Kendini hukukun üstünde gören yapılanmaları çökerteceğiz
Mustafa Şentop, Hukukçular Derneği Gençlik Komisyonu'nun söyleşi programına katıldı
Trabzonspor Kulübü Başkanı'ndan TFF ve MHK'ye eleştiri
Londra Filistin için sokağa indi
Bakan Göktaş: Filistin için gereken ne varsa yapacağız
OnlyFans fenomeni Merve Taşkın kazancını açıkladı, dudaklar uçukladı! "Yetmiyor"
Yalova'da taşan dere, evleri bastı
Bursa'da jandarma kaçakçılara göz açtırmıyor
Bayern Münih yıkıldı! Eintracht Frankfurt'a 5-1 mağlup oldular
Bursa'da Genç Türkiye Forumu düzenleniyor
İzmir'de belediye otobüsünde bıçaklı kavga