SON DAKİKA
Hava Durumu

ZENGİNLİK VE FAKİRLİK ÜZERİNE

Yazının Giriş Tarihi: 06.10.2025 18:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.10.2025 18:26

Çok uluslu yaşayan insan toplulukları olarak, evimiz olan dünyayı ortak kullanıyoruz. Bir araya gelmiş, topluluklar oluşturmuş ve ülkeler kurmuşuz. Kurduğumuz bu ülkelerin dünya üzerinde bulunduğu bölgeye göre yaşam örüntülerini, inançları, kültür ve medeniyetlerini ortaya çıkartmışız.

Biyolojik olarak aynı yaşam parametrelerine sahibiz ama farklı imkanlar içerisinde yaşıyoruz. Kimi ülkeler refah, bolluk ve büyük bir zenginlik içerisinde yaşarken, kimi ülkelerde insanlar açlıktan hayatını kaybediyor.

Peki bu adaletsiz durumun kök sebebi nedir? Zengin ve fakir ülkeler arasında bu kadar uçuruma neden olan temel fark/farklar nelerdir? Aynı dünyada, aynı cins canlı türü halinde yaşarken, yaşam kalitesindeki bu farklılıkların sorumlusu kim/kimlerdir?

Bu soruların cevapları çok farklı ve çok boyutlu olabilir. Coğrafi şartlar, iklim, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri gibi doğa kaynaklı durumları öne sürebiliriz. Ülkede benimsenen rejimlerin, iktidarı bir türlü ele geçirmiş güç odaklarının uyguladığı yönetim metodunun, toplulukların benimsediği ve ritüellerini yaşadığı inanç anlayışlarını sebep gösterebilirsiniz.

Devletler olarak yaşıyoruz. Toplum, sahibi olduğu devleti kendi evrimleşmesi sürecinde ortaya çıkartmıştır. Devlet marifetiyle toplumu yöneten iktidar kurumlar kurar ve bu kurumlar vasıtasıyla toplumdaki refahın devamını sağlar. Bu kurumların dayandığı moral ve etik kavramların temeli olan normların toplumsal karşılığı bulunur. İşte zenginlik ve fakirlik çıtasında bu normların toplumsal uzantısı en önemli aparat olarak kendini göstermektedir.

Biliyoruz ki fizik yasaları olduğu gibi toplumsal durumlarında kendine has yasaları mevcuttur. Toplumsal statikler toplumun mevcut kurulu düzeniyken, toplumsal dinamizm ise bu düzendeki değişmeyi simgeler. Örneğin su bin yıl önceki sudur ancak insan için bunu diyemeyiz. Su evrimleşmemiştir, ama insan çok değişmiştir.

Bu konuyla ilgili şu gerçeği rahatlıkla dillendirebiliriz. Madde evrim geçirmez ancak insan ve insanların oluşturduğu toplumlar evrime tabidir. Herakleitos’un insan aynı ırmakta iki kez yıkanamaz sözü tam da bu durum için söylenmiştir. Bu kısa açıklamadan sonra esas konumuz olan ülkelerin zenginlik ve fakirlik meselesi üzerine birkaç tespit daha yapalım.

Zengin ve fakir ülkeler arasındaki fark ülkelerin yaşı değildir. Mesela, Hindistan ve Mısır gibi ülkelerin iki bin yıldan fazla geçmişi vardır ve fakirdirler. Öbür taraftan, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda 150 sene önce isimleri bilinmeyen ülkeler kalkınmış ve zengin ülkelerdir. Düşünsenize 500 yıl önce varlığı bilinmeyen Amerika bugün dünyayı yönetmeye kalkmaktadır.

Doğal kaynakların var olup olmaması da zengin ülke fakir ülke arasındaki farkı yaratmaz.

Japonya…

Ufacık bir adaya sıkışmış, % 80 arazisi tarıma ve hayvancılığa uygun olmayan bir ülkedir ama aynı zamanda dünyanın ikinci büyük ekonomisidir. Ülke dev bir yüzer fabrika gibidir. Bütün dünyadan hammadde ithal eder, sonra da bütün dünyaya bitmiş ürün ihraç eder.

İsviçre…

Kakao yetiştiremez ancak dünyanın en kaliteli çikolatasını üreten ülkedir. Aynı zamanda güvenli, düzenli ve çalışkan ülke imajı sayesinde dünyanın para kasası olmayı da başarmıştır.

Zengin ve fakir ülkelerin yöneticilerini karşılaştırdığınızda aralarında önemli fark bulamazsınız.

Irk ve deri rengi de önemli değildir.

Kendi ülkelerinde tembel olarak tanınan işçiler aslında zengin Avrupa ülkelerinin arkasındaki ana üretici güçtür.

Peki… Aradaki fark nereden gelmektedir?

Fark: Uzun yıllardır aldıkları eğitim ve sahip oldukları kültür ile içselleştirdikleri yaşam alışkanlıklarıdır. Zengin ve kalkınmış ülke insanlarının davranışlarını inceldiğimizde, büyük bir çoğunluğun şu prensiplere kalben inandığını görüyoruz.

1-Temel Ahlaki Kurallar

2- Dürüstlük

3- Sorumluluk

4- Kanun ve Kurallara Saygı

5- Başkalarının Hakkına Saygı

6- Çalışkanlık

7- Tasarruf ve Yatırıma İnanç

8- İrade

9- Dakiklik

Geri kalmış ülkelerde nüfusun çok küçük bir azınlığı bu prensiplere inanmaktadır. Biz, doğal kaynaklarımız olmadığı için veya doğa bize zalim davrandığı için fakir değiliz. Biz, doğru bakış açısına sahip olmadığımız için fakiriz.

Zengin ve kalkınmış ülkeleri o noktaya getiren işlevsel prensiplere uymak ve bunları çocuklarımıza öğretmek azmimiz olmadığı için hala fakiriz. Ve fakir kalamaya da devam edeceğiz…

İnsanlık için ve diğer canlılarla ortak yaşadığımız doğa için yaptığımız ve yapacağımız her katkı, bizi zengin eden en büyük moral değerler olarak önümüzde durmaktadır. Bu değerlere sahip ülke vatandaşı olabilmeyi ümit ediyor,

Afetsiz günler diliyorum…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.