Bir milletin kaderi bazen tek bir adımda değişir. 19 Mayıs 1919, işte o adımdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı, yalnızca bir kurtuluş mücadelesinin değil, yepyeni bir devletin, yepyeni bir zihniyetin doğuşudur. Esaret altındaki bir halkın “kendi kaderini tayin etme” kararlılığıdır. O gün, sadece düşmana değil, cehalete, kör inanca ve umutsuzluğa da başkaldırılmıştır.
19 Mayıs’ı anlamak, gençliği anlamaktır. Çünkü Atatürk, bu tarihi gençliğe emanet ederek, Cumhuriyetin yalnızca bir yönetim biçimi değil, bir bilinç, bir mücadele alanı olduğunu göstermiştir. Ve bugün, 101 yıllık Cumhuriyetimizin geldiği noktada bu bilince her zamankinden fazla ihtiyaç var.
Cumhuriyet; adaletin, eşitliğin, özgürlüğün ve halk iradesinin adıdır. Ne var ki bugün, bu kavramlar büyük yaralar almış durumda. Hukukun üstünlüğü, yerini güçlünün hukukuna bırakmakta. Liyakat, sadakatin gölgesinde solmakta. Toplumun sesi baskılanmakta, gençlerin umutları sınır dışı edilmekte. Bir ülkede gençler “gitmek” fiilini hayal olarak değil, kurtuluş olarak kullanıyorsa, o ülke Atatürk’ün gençliğine değil, onun uyarılarına teslim olmuştur.
Ancak bu tablo, umutsuzluk sebebi değil, mücadele çağrısıdır. Çünkü Atatürk Gençliği, zorlukta kendini belli eder. O gençlik; susmaz, boyun eğmez, unutmaz. Akla, bilime, vicdana yaslanır. Cumhuriyeti yalnızca bir geçmiş hatırası değil, bir gelecek hedefi olarak görür.
Cumhuriyetin 101. yılında gençliğin omuzlarındaki yük ağır ama kutsaldır. Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözü bir nezaket değil, stratejik bir inançtır. O umut, hâlâ yüreklerde çarpıyor. 19 Mayıs’ta yakılan o bağımsızlık meşalesi, adaletin yeniden doğması için hâlâ yanıyor.
Bugün görevimiz, Cumhuriyetin vitrinini parlatmak değil, temelini sağlam tutmaktır. O temel, halkın iradesi ve gençliğin cesaretidir. Ve biz inanıyoruz:
Samsun’da yanan ışık sönmeyecek.
Atatürk’ün Gençliği buradayız diyor.
Cumhuriyet, ilelebet yaşayacak.
Bugün 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 106 yıl geçti. O gün Samsun’a çıkan bir liderin ardında milyonlar yürüdü. Bugün, aynı kararlılığı taşıyan gençlerin omuzlarında Cumhuriyet 101. yaşını kutluyor. Ama kutlamak artık yetmiyor. Cumhuriyetin yüzü, sadece bayraklarla değil; adaletle, eşitlikle, özgürlükle parlamalı.
Çünkü biz biliyoruz: Bayramlar, hakkı yenmiş bir toplumda içimize sinmez. Alkışlar, gençlerin hayalleri yurt dışında solmuşsa eksik kalır. Şatafatlı törenler, köy okulları boşken, üniversiteler susturulmuşken göz boyamaktan ileri gitmez.
Cumhuriyet; yalnızca geçmişle övünmek değil, bugünün hesabını sormaktır. Gençlik ise yalnızca yaş değil, bir tutum meselesidir. Bugünün Atatürk Gençliği; sormaktan, sorgulamaktan, direnmekten, üretmekten, susmaktan korkmayanlardır.
Bu gençlik; adaleti sadece mahkeme salonlarında değil, hayatın her alanında arar. Bilimi sadece laboratuvara değil, karar alma süreçlerine taşır. Kadını ikinci plana değil, toplumun merkezine koyar. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir toplumun hayalini taşır.
Ve en önemlisi: Bu gençlik, yılmaz.
Zincirleri kırar. Umudu çoğaltır.
Atatürk’ün gösterdiği yolda yürümeye yeminlidir.
Cumhuriyetin 101. yılı, sadece bir yıl dönümü değil, bir yeniden başlama çağrısıdır.
19 Mayıs’ın gençliği, 2025’in vicdanıdır.
Atatürk’ün Türkiye’si, hâlâ mümkündür.
Şimdi sorumluluk bizdedir. Gençliktedir.
Bugün 19 Mayıs, bugün yeniden Samsun.
Yeniden bağımsızlık, yeniden diriliş.
Çünkü biz:
– Bir birey olarak değil, bir yurttaş olarak yaşamak istiyoruz.
– Eşitliğin gölgede değil, ışıkta olduğu bir ülke istiyoruz.
– Yarınlara borç değil, umut bırakmak istiyoruz.
Atatürk’ün emaneti ellerimizdedir.
Bu emanet ne susar ne eğilir.
Çünkü biz Atatürk’ün Gençliğiyiz.
Ve Cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır.