SON DAKİKA
Hava Durumu

ZEYTİN KADAR DİRENÇLİ GELECEĞE

Yazının Giriş Tarihi: 23.06.2025 10:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.06.2025 10:49

Sevgili Okur,

Yaklaşık üç buçuk haftadır kelimelerimle arama mesafe girdi. Bu bir suskunluk değildi, sadece yoğun iş temposunun sonucunda ve hayatın koşturmacası sonucunda oluşan bir ara… Lakin kelimeler suskun kalmadı içimde. Hayat, ülkenin gündemi, yaşanan her şey—birikti, tortulaştı, çağrısını kurdu.

Gündemimiz ağır.

Bir yanda ekonomik kriz, öte yanda eğitimde adaletsizlik-ülkemizde ve toplumumuzda birçok alanda olduğu gibi-, sınav sisteminin çocukları bir yarış atına çevirdiği acı gerçekler…

Ve bir başka cephede; topraklarına, ağaçlarına, geçmişlerine sahip çıkmaya çalışan insanlar…

İkizköy’de, Akbelen Ormanı’nda, Muğla’nın dağ köylerinde çığlıklarını bastırmaya çalışan teyzeler, nineler, gençler…

Orada, bir ağaca sarılan yaşlı bir kadının gözyaşı sadece zeytine değil, bu ülkenin ortak vicdanına da aktı.

Zeytinlikler kesiliyor, ormanlar yok ediliyor, topraklar madenlere peşkeş çekiliyor.

Ve bu olup bitene kulaklarını kapayan bir idare, gözlerini kaçıran bir yönetim, suskun kalan bir toplum var.

Ama yine de birileri susmuyor:

Köyünü terk etmeyen kadınlar, “Bu topraklar bizim!” diyen nineler, “Ciğerimizi söktüler!” diye haykıran analar…

O zeytinlikler yalnızca ağaç değil.

Onlar bu toprağın hafızasıdır.

Kökleri bin yıllara uzanan bir direniştir aslında her zeytin dalı.

İşte bu eller, o ağaçlara sarılan eller… Bizim ellerimiz olmalı.

Sadece İkizköy’deki kadınların değil, bu topraklara değer veren herkesin elleri.

Bu yazı bir çağrıdır,

Suskunluğun sıradanlaştığı bu zamanlarda kelimelere yeniden direniş yüklemek için…

Her birimizin içindeki o küçük vicdan kıvılcımını çoğaltmak için…

Çünkü bu ülkenin geleceği, zeytin kadar sessiz ama bir o kadar da dirençli ellerde yükselecek.

Ve o eller…

Bizim ellerimiz olacak.

Bu çağrı, öğretmenlere gitsin…

Çocukların gözlerine bakarak onlara yalnızca bilgi değil, vicdan da öğretmeye çalışan tüm öğretmenlere…

Zeytin ağacının neden kesilmemesi gerektiğini, bir ağacın bir halkı nasıl ayakta tuttuğunu anlatın onlara.

Bir sınavdan yüksek almak değil, bir tohumun değerini anlamak da hayatın bir ölçüsüdür, deyin.

Bugünün sınav sistemi çocukları yoğuruyor ama içlerinden geçeni, içlerinde olanı hiç sormuyor.

Oysa biz, sadece sınavlarda değil, yaşamın tüm alanlarında yetenekleri parlatan bir eğitim sistemi kurmak zorundayız.

Bu çağrı, çocuk büyüten herkese dokunsun…

Ekranlara değil gökyüzüne bakan çocuklar büyütelim birlikte.

Toprağın değerini bilen, ağaca kıymayan, susan kalabalıklar içinde sesini yitirmeyen çocuklar…

Eğitim yalnızca sınıf duvarları arasında başlamaz.

Bir annenin “Hayır!” diyebilen bir çocuk yetiştirmesiyle, bir babanın çocuğuna gölgesinde oturacak bir ağaç bırakmasıyla başlar.

Ve toplum, tüketerek değil, üreterek, hissederek, direnerek var olur.

Bu yazı, kısa bir aranın ardından bir sesleniştir.

Bir çağrıdır, sustuklarımızı konuşmak, konuşmadıklarımızla yüzleşmek için.

Çünkü bu ülkenin geleceği, mürekkep kadar sessiz, zeytin kadar dirençli, bir annenin feryadı kadar sahici ellerde yükselecek.

Ve o eller…

Bizim ellerimiz olacak.

Vicdanların susmadığı, umudu büyüttüğümüz günlere selam olsun!

Sevgiyle, umutla…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.