Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınırın 1921'de çizilmesiyle ikiye bölünerek "Sarp" ve "Sarpi" adı verilen köylerde akrabalık ilişkileri, sınıra rağmen bir asrı aşkın süredir yaşatılıyor. Sarp köyü muhtarı Çakır; akrabalarıyla uzun yıllar görüşemediklerini, sınır kapısının 1988'de açılmasıyla iletişimin yeniden başladığını belirtti.
Haber Giriş Tarihi: 06.06.2025 17:50
Haber Güncellenme Tarihi: 06.06.2025 17:51
Kaynak:
Bursada Bugün
Türkiye'nin Kafkaslar ve Orta Asya'ya açılan en önemli kara hudut kapılarından biri olan Sarp Sınır Kapısı'na da adını veren Sarp köyü, Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınırın 1921'de belirlenmesiyle ikiye ayrıldı. Köyün Türkiye topraklarında kalan yerleşim yerine "Sarp", Gürcistan topraklarında kalan bölümüne ise "Sarpi" adı verildi.
İçinden geçen dereye göre ikiye bölünen köyde aynı ailenin üyeleri iki farklı ülkede yaşamak zorunda kaldı. Yöre halkı, farklı ülkelerin vatandaşı olmalarına rağmen 104 yıldır akrabalık ilişkilerini ve kültürel bağlarını sürdürüyor. Sarp köyü muhtarı Yalçın Çakır, 1921'de sınırın çizilmesiyle köyün yarıdan ayrılarak bir kısmının o dönemki Sovyetler Birliği'ne, bir kısmının da Türkiye'ye verildiğini söyledi. Köy sakinlerinin 1936'ya kadar "pasavan geçiş"lerle (komşu bölge sınırları içinde kısa süreli dolaşıma izin veren belgeyle geçiş) birbiriyle görüştüğünü belirten Çakır, bu tarihten sonra sınırın tamamen kapandığını ve birinci derece akrabaların bile 1988'e kadar özel izinler dışında birbiriyle görüşemediğini ifade etti.
Bölgede yaşayanların yürüme mesafesindeki köydeki akrabalarıyla uzun yıllar görüşemediğini dile getiren Çakır, Sarp Sınır Kapısı'nın 1988'de açılmasıyla iletişimin yeniden başladığını kaydetti. Gürcistan'da teyzesi ve kuzenlerinin yanı sıra babasının amcası ve halaları ile bu akrabalarının çocuklarının olduğunu belirten Çakır, "Akrabamız çok. Çakıroğlu sülalesinin üçte ikisi Gürcistan tarafında kalmış." dedi.
Bayram, düğün ve cenazelerde birbirlerine gidip geldiklerini anlatan Çakır, "Aramızda ne kadar sınır olursa olsun, gönüllerimiz bir. Orada bir cenaze varsa, o acıyı kendi evimizdeymiş gibi hissediyoruz." diye konuştu. Çakır, sınıra rağmen akrabalık ilişkilerini korumaya gayret ettiklerini, son yıllardaki evliliklerle de yeni bağların kurulduğunu sözlerine ekledi.
Köy sakinlerinden Mükerrem Tuzcu da köyün ikiye bölünmesinden sonra halasının da aralarında bulunduğu akrabalarının Sarpi köyünde kaldığını söyledi. Köyün ortasından geçen derenin karşı tarafının Gürcistan'a ait olduğunu belirten Tuzcu, oradaki akrabalarıyla iletişim halinde olduklarını ifade etti.
"HALAMIN EVİ BURADAN GÖZÜKÜYOR"
Tuzcu, Sarp'ta yaşayanların yüzde 80'inin karşı köyde akrabası olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti: "Halası, dayısı, teyzesi orada. Ben kapı açılır açılmaz akrabalarımı görmek için oğlumla Gürcistan'a gittim. Akrabalık ilişkilerini koparmadık. Çocuklarımı da teşvik ettim. Niye koparalım ki? İstediğimiz zaman gidiyoruz. Bayramlaşmak için arayıp konuşacağım. Onlar da beni arar. Birinci derecede akrabalıklarımız var. Sınırın kapalı olduğu zaman, halamı özel davetiye ile Kars üzerinden Türkiye'ye getirdim. Sarıldık, ağladık, özlem, hasret giderdik. Bir süre kaldı, sonra geri gönderdim. Halamın evi buradan gözüküyor."
Bayram Ali Özşahin de uzun yıllar akrabaların birbiriyle görüşemediğini, derin acılar yaşandığını söyledi. Özşahin, "İnsanların yakınlarının yaşadığı köye parmağını uzatmasının bile suç olduğu bir dönem yaşandı bu bölgede. Sınırda büyümüş biri olarak bunu yaşadım. Sınırın açılmasıyla yeniden görüşmeler, gidiş gelişler başladı. Şu an orada yaşayan halamın torunları var, kuzenlerim var. Onlarla görüşüyoruz." dedi.
"AĞITLARIMIZ, AĞLAMALARIMIZ DUYULUR"
Gürcistan'da kalan akrabalarını dedesinden ve diğer büyüklerinden dinleyerek büyüdüğünü ifade eden Özşahin, "Görüşemediğimiz yıllarda oradaki evlerde kimlerin yaşadığını bilirdik. Onlar da bizim evlerde kimlerin yaşadığını biliyor. Bir evde cenaze olduğu zaman bakıyor, görüyor. Ağıtlarımız, ağlamalarımız duyulur. Ağlarken kimin öldüğünü anlıyorsun. Görüşemesek de bir kan bağımız vardı. Çok üzülüyorduk. Gitmesek de gidemesek de o köy bizim köyümüzdü sonuçta." diye konuştu.
Zeki Çakır da yöre insanının bir dönem büyük hasretler yaşadığını dile getirdi. Derenin karşı yakasındaki akrabalarıyla 50 yılı aşkın süre görüşememelerine rağmen büyüklerinin anlatımları sayesinde gönül bağlarının kopmadığını vurgulayan Çakır, Gürcistan'daki akrabalarının soyadının "Merakitse" olduğunu belirtti. Çakır, eskiden "Ne zaman sınır açılacak, tanışabilecek miyiz?" diye merak ettiğini anlatarak, "Şimdi istediğimiz zaman gidip görüşüyoruz. Babamın amcasının çocukları var, onlarla konuşuyorum. Çocuklarımı oradaki akrabalarımla tanıştırdım." dedi.
"SINIRLAR AYIRSA BİLE GÖNÜLLER BİR"
Hasan Aytan ise sınırların çizilmesiyle babaannesi dışında tüm akrabalarının Gürcistan'da kaldığını söyledi. Akrabalarıyla çok sık olmasa da görüştüğünü ifade eden Aytan, "Akrabalığımızı unutmamamız güzel bir şey. Ben de devam ettiriyorum. Cenazede, düğünde birbirimizi yalnız bırakmayız. Aramızda hudut olsa bile akrabalarımızla birbirimizi bırakmamıza imkan yok. Birbirimize bağlıyız, sınırlar ayırsa bile gönüller bir." diye konuştu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bu köyün yarısı Türkiye'de yarısı komşuda
Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınırın 1921'de çizilmesiyle ikiye bölünerek "Sarp" ve "Sarpi" adı verilen köylerde akrabalık ilişkileri, sınıra rağmen bir asrı aşkın süredir yaşatılıyor. Sarp köyü muhtarı Çakır; akrabalarıyla uzun yıllar görüşemediklerini, sınır kapısının 1988'de açılmasıyla iletişimin yeniden başladığını belirtti.
Türkiye'nin Kafkaslar ve Orta Asya'ya açılan en önemli kara hudut kapılarından biri olan Sarp Sınır Kapısı'na da adını veren Sarp köyü, Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınırın 1921'de belirlenmesiyle ikiye ayrıldı. Köyün Türkiye topraklarında kalan yerleşim yerine "Sarp", Gürcistan topraklarında kalan bölümüne ise "Sarpi" adı verildi.
İçinden geçen dereye göre ikiye bölünen köyde aynı ailenin üyeleri iki farklı ülkede yaşamak zorunda kaldı. Yöre halkı, farklı ülkelerin vatandaşı olmalarına rağmen 104 yıldır akrabalık ilişkilerini ve kültürel bağlarını sürdürüyor. Sarp köyü muhtarı Yalçın Çakır, 1921'de sınırın çizilmesiyle köyün yarıdan ayrılarak bir kısmının o dönemki Sovyetler Birliği'ne, bir kısmının da Türkiye'ye verildiğini söyledi. Köy sakinlerinin 1936'ya kadar "pasavan geçiş"lerle (komşu bölge sınırları içinde kısa süreli dolaşıma izin veren belgeyle geçiş) birbiriyle görüştüğünü belirten Çakır, bu tarihten sonra sınırın tamamen kapandığını ve birinci derece akrabaların bile 1988'e kadar özel izinler dışında birbiriyle görüşemediğini ifade etti.
"SÜLALEMİZİN ÜÇTE İKİSİ GÜRCİSTAN TARAFINDA KALMIŞ"
Bölgede yaşayanların yürüme mesafesindeki köydeki akrabalarıyla uzun yıllar görüşemediğini dile getiren Çakır, Sarp Sınır Kapısı'nın 1988'de açılmasıyla iletişimin yeniden başladığını kaydetti. Gürcistan'da teyzesi ve kuzenlerinin yanı sıra babasının amcası ve halaları ile bu akrabalarının çocuklarının olduğunu belirten Çakır, "Akrabamız çok. Çakıroğlu sülalesinin üçte ikisi Gürcistan tarafında kalmış." dedi.
Bayram, düğün ve cenazelerde birbirlerine gidip geldiklerini anlatan Çakır, "Aramızda ne kadar sınır olursa olsun, gönüllerimiz bir. Orada bir cenaze varsa, o acıyı kendi evimizdeymiş gibi hissediyoruz." diye konuştu. Çakır, sınıra rağmen akrabalık ilişkilerini korumaya gayret ettiklerini, son yıllardaki evliliklerle de yeni bağların kurulduğunu sözlerine ekledi.
Köy sakinlerinden Mükerrem Tuzcu da köyün ikiye bölünmesinden sonra halasının da aralarında bulunduğu akrabalarının Sarpi köyünde kaldığını söyledi. Köyün ortasından geçen derenin karşı tarafının Gürcistan'a ait olduğunu belirten Tuzcu, oradaki akrabalarıyla iletişim halinde olduklarını ifade etti.
"HALAMIN EVİ BURADAN GÖZÜKÜYOR"
Tuzcu, Sarp'ta yaşayanların yüzde 80'inin karşı köyde akrabası olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti: "Halası, dayısı, teyzesi orada. Ben kapı açılır açılmaz akrabalarımı görmek için oğlumla Gürcistan'a gittim. Akrabalık ilişkilerini koparmadık. Çocuklarımı da teşvik ettim. Niye koparalım ki? İstediğimiz zaman gidiyoruz. Bayramlaşmak için arayıp konuşacağım. Onlar da beni arar. Birinci derecede akrabalıklarımız var. Sınırın kapalı olduğu zaman, halamı özel davetiye ile Kars üzerinden Türkiye'ye getirdim. Sarıldık, ağladık, özlem, hasret giderdik. Bir süre kaldı, sonra geri gönderdim. Halamın evi buradan gözüküyor."
Bayram Ali Özşahin de uzun yıllar akrabaların birbiriyle görüşemediğini, derin acılar yaşandığını söyledi. Özşahin, "İnsanların yakınlarının yaşadığı köye parmağını uzatmasının bile suç olduğu bir dönem yaşandı bu bölgede. Sınırda büyümüş biri olarak bunu yaşadım. Sınırın açılmasıyla yeniden görüşmeler, gidiş gelişler başladı. Şu an orada yaşayan halamın torunları var, kuzenlerim var. Onlarla görüşüyoruz." dedi.
"AĞITLARIMIZ, AĞLAMALARIMIZ DUYULUR"
Gürcistan'da kalan akrabalarını dedesinden ve diğer büyüklerinden dinleyerek büyüdüğünü ifade eden Özşahin, "Görüşemediğimiz yıllarda oradaki evlerde kimlerin yaşadığını bilirdik. Onlar da bizim evlerde kimlerin yaşadığını biliyor. Bir evde cenaze olduğu zaman bakıyor, görüyor. Ağıtlarımız, ağlamalarımız duyulur. Ağlarken kimin öldüğünü anlıyorsun. Görüşemesek de bir kan bağımız vardı. Çok üzülüyorduk. Gitmesek de gidemesek de o köy bizim köyümüzdü sonuçta." diye konuştu.
Zeki Çakır da yöre insanının bir dönem büyük hasretler yaşadığını dile getirdi. Derenin karşı yakasındaki akrabalarıyla 50 yılı aşkın süre görüşememelerine rağmen büyüklerinin anlatımları sayesinde gönül bağlarının kopmadığını vurgulayan Çakır, Gürcistan'daki akrabalarının soyadının "Merakitse" olduğunu belirtti. Çakır, eskiden "Ne zaman sınır açılacak, tanışabilecek miyiz?" diye merak ettiğini anlatarak, "Şimdi istediğimiz zaman gidip görüşüyoruz. Babamın amcasının çocukları var, onlarla konuşuyorum. Çocuklarımı oradaki akrabalarımla tanıştırdım." dedi.
"SINIRLAR AYIRSA BİLE GÖNÜLLER BİR"
Hasan Aytan ise sınırların çizilmesiyle babaannesi dışında tüm akrabalarının Gürcistan'da kaldığını söyledi. Akrabalarıyla çok sık olmasa da görüştüğünü ifade eden Aytan, "Akrabalığımızı unutmamamız güzel bir şey. Ben de devam ettiriyorum. Cenazede, düğünde birbirimizi yalnız bırakmayız. Aramızda hudut olsa bile akrabalarımızla birbirimizi bırakmamıza imkan yok. Birbirimize bağlıyız, sınırlar ayırsa bile gönüller bir." diye konuştu.
Kaynak: Bursada Bugün
Nilüfer’de dijitalleşme, katılım ve demokrasiyle buluştu
Şişli'de kaçak ve ruhsata aykırı yapıların yıkımı gerçekleştirildi
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na 3 bin personel alınacak
Memur-Sen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seyyanen zam talebini dile getirdi
Emine Erdoğan, TOGEM-DER'in 'Artsın Eksilmesin Dönüşüm Pazarı'nın açılışına katıldı
BeIN Trio, Antalyaspor'un Galatasaray karşısında penaltı beklediği pozisyonu yorumladı
Trabzonspor, Beşiktaş'ı ağırlıyor
Palandöken'de kayak sezonu açıldı
Bakanlık duyurdu: 3 bin personel istihdam edilecek...
Düzce'nin 1830 rakımlı Kardüz Yaylası'na kar yağdı
Yamaçtan kopan kaya, minibüse isabet etti
AB, yurt dışından gelen küçük paketlerden 3 euro vergi alacak
Bursa'da kamyonete çarpan elektrikli skuterin sürücüsü öldü
Suriye'de DEAŞ saldırısı: 3 ABD'li hayatını kaybetti
İnegöl'de Yerli Malı Haftası sanayi ve savunma sanayi temasıyla kutlandı