Bir kadın kalabalık bir caddede yürürken kendini nasıl hisseder? İnsan selinin içinde kaybolmuş görünmez mi, yoksa tüm o gürültüye rağmen kendi iç sesini daha rahat duyduğu bir özgürlük alanında mı ?
Haber Giriş Tarihi: 08.03.2025 22:23
Haber Güncellenme Tarihi: 08.03.2025 22:27
Kaynak:
Haber Merkezi
Yalnızlık çoğu zaman korkulan bir şeydir oysa yalnız kalmak bazen bir kadının kendini bulma,yeniden inşa etme ve gerçekten özgürleşme sürecinin en önemli basamağıdır.
Toplum, tarih boyunca kadına bir rol biçmiştir: iyi bir anne olmalı, iyi bir eş olmalı, derleyen toplayan olmalı, sevecen, fedakar olmalı… Bu listeyi daha uzatabiliriz. Peki , kadın sadece kendisi olmak isterse? İşte o zaman kalabalığın içinde yalnızlaşmaya başlıyor, çünkü toplumun genel etik normlarının dayattığı kalıpların dışına çıkan her kadın görünmez hale gelir, sesi duyulmaz, varlığı sorgulanır ,hatta bazen, beklide çoğu zaman, yok sayılır…
Toplumsal baskı, toplumsal beklentiler, kadına biçilen roller derken bir de bakarız ki bir zamanlar kendini ‘’birey’’ olarak gören kadın görünmez oluvermiş. Görünse bile varlığından şüphe duyulacak bir yalnızlığa bürümüştür kendini. İşte burada durup düşünmek gerek ‘’yalnızlığı’’, çünkü asıl mesele ‘’yalnızlığın’’ nasıl yaşandığıdır. Yalnızlık; bir boşluk ve eksiklik hissi mi yaratır, yoksa kendini tanımaya açılan bir kapı mı olur?
Birçok kadın hayatının bir döneminde toplumun beklentilerine ayak uydurmak yerine kendi yolunu çizmeye karar verir. İşte bu kararla birlikte,tam da o an, yalnızlık; artık bir eksiklik-yoksunluk değil ,bir özgürlük biçimine dönüşür.
Günümüzde şehirlerin kaotik kalabalığına sosyal medya gürültüsünü de eklediğimizde hep bir şeylere yetişme telaşı içinde hisseden insanın-kadının- kendisiyle baş başa kalabilmesi neredeyse bir lüks haline geldi. Oysa bazen durup düşünmek,kalabalığın içinde ‘’durmayı’’ seçmek,koşturmacadan sıyrılıp çıkmak en büyük devrimdir aslında. Çünkü gerçek özgürlük başkalarının gözünden nasıl göründüğünü önemsemek değil, kendi iç dünyanı keşfetmekten geçer. Belki de mesele kaybolmak değil,yeniden kendini bulmaktır. Kalabalığın içinde bir siluet olmaktan çıkıp kendi ışığını fark etmektir mesele…
Ve işte içine düşmekten korkulan o yalnızlık aslında özgürleşmenin en doğal halidir.
Kadının yalnızlığına, var olma çabasına ,kendini bulmasına farklı bir boyuttan bakalım isterseniz: Kadın ve erkek eşitliği daha doğrusu eşitsizliği ! Bu konu kendimizi bildiğimizden beri her dönem tartışılmış fakat konuyla ilgili günümüzde ne yazık ki hala içimiz kan ağlayarak tanık olarak yaşadığımız olay veya durumlar kalıcı bir sonuca varılmadığını gösteriyor. Görmekteyiz ki toplumun ve içinde yaşadığımız kültürün kadın ve erkeğe biçtiği roller arasında uçurumlar var. Örneğin bir erkek tek başına bir kafede oturduğunda kimse bunu sorgulamaz, iş çıkışı yalnız yürüyüş yaptığında ya da seyahate çıktığında gayet normal karşılanır, hatta ‘’özgür ruhlu,bağımsız’’diye kendisi övgüyle ödüllendirilir. Ancak aynı şeyleri kadın yaptığında sorular başlar :’’ bir sorun mu var? Yalnız mısın? Evlenmedin mi? Çocuğun yok mu? Ailenden uzakta ne yapıyorsun?..’’
Yani kadın yalnızsa ya eksiktir ya yanlış bir şey yapıyordur algısı bir kara leke gibi hep göstermiştir kendini. Özellikle de çağı yakalamakta zorlanan ya da istememekte direnen toplumlarda… Sosyo ekonomik koşullardan eğitimden yoksun bırakılmaya birçok nedeni sıralayabiliriz tabii buna gerekçe olarak…
Özetle , özgürlük kendin olabilmektir.
Kadınlara sürekli birinin eşi,annesi,kızı,ablası, vb. olmaları hatırlatılırken bir birey olarak var olabilmelerinin önüne görünmez duvarlar örülüyor. Bir erkek yalnız kalmayı seçtiğinde onun özgürlüğü övülürken bir kadın aynı tercihi yaptığında neden yalnızlığı bir eksiklik olarak görülüyor?
İşte bütün mesele, kadının birilerinin beklentilerini karşılamak zorunda olmadan kim olduğunu,ne istediğini ve gerçekten neye ihtiyacı olduğunu keşfetme cesaretini göstermesidir. Cesaret ise kadının doğasındadır zaten.
Kalabalıklar içinde silinmek yerine kendi varlığını başkalarının onayına ihtiyaç duymadan hissedebilmektir mesele. Birilerinin çizdiği sınırlar içinde değil,kendi seçimlerinde var olabilmektir.
Çünkü yalnızlık bazen eksiklik değil, gerçek özgürlüğün başladığı yerdir.
Yalnız ama varlığını en güçlü haliyle hissettiren özgür kadınlara selam olsun…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
KALABALIK İÇİNDE YALNIZLIK: KAYBOLMAK MI, ÖZGÜRLEŞMEK Mİ?
Bir kadın kalabalık bir caddede yürürken kendini nasıl hisseder? İnsan selinin içinde kaybolmuş görünmez mi, yoksa tüm o gürültüye rağmen kendi iç sesini daha rahat duyduğu bir özgürlük alanında mı ?
Yalnızlık çoğu zaman korkulan bir şeydir oysa yalnız kalmak bazen bir kadının kendini bulma,yeniden inşa etme ve gerçekten özgürleşme sürecinin en önemli basamağıdır.
Toplum, tarih boyunca kadına bir rol biçmiştir: iyi bir anne olmalı, iyi bir eş olmalı, derleyen toplayan olmalı, sevecen, fedakar olmalı… Bu listeyi daha uzatabiliriz. Peki , kadın sadece kendisi olmak isterse? İşte o zaman kalabalığın içinde yalnızlaşmaya başlıyor, çünkü toplumun genel etik normlarının dayattığı kalıpların dışına çıkan her kadın görünmez hale gelir, sesi duyulmaz, varlığı sorgulanır ,hatta bazen, beklide çoğu zaman, yok sayılır…
Toplumsal baskı, toplumsal beklentiler, kadına biçilen roller derken bir de bakarız ki bir zamanlar kendini ‘’birey’’ olarak gören kadın görünmez oluvermiş. Görünse bile varlığından şüphe duyulacak bir yalnızlığa bürümüştür kendini. İşte burada durup düşünmek gerek ‘’yalnızlığı’’, çünkü asıl mesele ‘’yalnızlığın’’ nasıl yaşandığıdır. Yalnızlık; bir boşluk ve eksiklik hissi mi yaratır, yoksa kendini tanımaya açılan bir kapı mı olur?
Birçok kadın hayatının bir döneminde toplumun beklentilerine ayak uydurmak yerine kendi yolunu çizmeye karar verir. İşte bu kararla birlikte,tam da o an, yalnızlık; artık bir eksiklik-yoksunluk değil ,bir özgürlük biçimine dönüşür.
Günümüzde şehirlerin kaotik kalabalığına sosyal medya gürültüsünü de eklediğimizde hep bir şeylere yetişme telaşı içinde hisseden insanın-kadının- kendisiyle baş başa kalabilmesi neredeyse bir lüks haline geldi. Oysa bazen durup düşünmek,kalabalığın içinde ‘’durmayı’’ seçmek,koşturmacadan sıyrılıp çıkmak en büyük devrimdir aslında. Çünkü gerçek özgürlük başkalarının gözünden nasıl göründüğünü önemsemek değil, kendi iç dünyanı keşfetmekten geçer. Belki de mesele kaybolmak değil,yeniden kendini bulmaktır. Kalabalığın içinde bir siluet olmaktan çıkıp kendi ışığını fark etmektir mesele…
Ve işte içine düşmekten korkulan o yalnızlık aslında özgürleşmenin en doğal halidir.
Kadının yalnızlığına, var olma çabasına ,kendini bulmasına farklı bir boyuttan bakalım isterseniz: Kadın ve erkek eşitliği daha doğrusu eşitsizliği ! Bu konu kendimizi bildiğimizden beri her dönem tartışılmış fakat konuyla ilgili günümüzde ne yazık ki hala içimiz kan ağlayarak tanık olarak yaşadığımız olay veya durumlar kalıcı bir sonuca varılmadığını gösteriyor. Görmekteyiz ki toplumun ve içinde yaşadığımız kültürün kadın ve erkeğe biçtiği roller arasında uçurumlar var. Örneğin bir erkek tek başına bir kafede oturduğunda kimse bunu sorgulamaz, iş çıkışı yalnız yürüyüş yaptığında ya da seyahate çıktığında gayet normal karşılanır, hatta ‘’özgür ruhlu,bağımsız’’diye kendisi övgüyle ödüllendirilir. Ancak aynı şeyleri kadın yaptığında sorular başlar :’’ bir sorun mu var? Yalnız mısın? Evlenmedin mi? Çocuğun yok mu? Ailenden uzakta ne yapıyorsun?..’’
Yani kadın yalnızsa ya eksiktir ya yanlış bir şey yapıyordur algısı bir kara leke gibi hep göstermiştir kendini. Özellikle de çağı yakalamakta zorlanan ya da istememekte direnen toplumlarda… Sosyo ekonomik koşullardan eğitimden yoksun bırakılmaya birçok nedeni sıralayabiliriz tabii buna gerekçe olarak…
Özetle , özgürlük kendin olabilmektir.
Kadınlara sürekli birinin eşi,annesi,kızı,ablası, vb. olmaları hatırlatılırken bir birey olarak var olabilmelerinin önüne görünmez duvarlar örülüyor. Bir erkek yalnız kalmayı seçtiğinde onun özgürlüğü övülürken bir kadın aynı tercihi yaptığında neden yalnızlığı bir eksiklik olarak görülüyor?
İşte bütün mesele, kadının birilerinin beklentilerini karşılamak zorunda olmadan kim olduğunu,ne istediğini ve gerçekten neye ihtiyacı olduğunu keşfetme cesaretini göstermesidir. Cesaret ise kadının doğasındadır zaten.
Kalabalıklar içinde silinmek yerine kendi varlığını başkalarının onayına ihtiyaç duymadan hissedebilmektir mesele. Birilerinin çizdiği sınırlar içinde değil,kendi seçimlerinde var olabilmektir.
Çünkü yalnızlık bazen eksiklik değil, gerçek özgürlüğün başladığı yerdir.
Yalnız ama varlığını en güçlü haliyle hissettiren özgür kadınlara selam olsun…
Kaynak: Haber Merkezi
Türk Yıldızları Bursa semalarında
Bursa'da ormanlık alanda çıkan yangın saatler sonra kontrol altına alındı!
Süper Lig'de küme düşen ilk takım belli oldu
Sigara ve tütün ürünlerine yeni vergi düzenlemesi
Nilüfer'de Tohum Takas Şenliği başladı
Son dakika... Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD başkanı Trump ile görüştü
Bursa sahillerinde kafe işgali!
Bursaspor iki haftadır kazanamıyor!
Adana Demirspor'un küme düşmesi kesinleşti
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Terörle varılacak hiçbir menzil yoktur
Arda Turan'dan eşine: Mis gibi Marmaris’in neyini beğenmiyorsun
Yaren leyleğe ziyaretçi akını
İstanbul'da ters yönde ilerleyen kadın sürücü dikkat çekti
Fenerbahçe, Kuzeyboru karşısında galip geldi
VakıfBank, Beşiktaş'a set vermedi